Riskler hakkında şeffaflığın önemi

30 Ağustos 2017

Bilgi güç demektir; bu tanım pek çok konu için geçerlidir. Bu olgu, savaş beyleri arasındaki ilişkiyi belirler, böl ve yönet politikacıları için geçerlidir ve iş dünyasındaki pek çok durum için de geçerlidir. Biraz hayal gücünüzü kullanarak, bir işletmeyle sigorta şirketi arasındaki ilişkiyi, prim ve kapsamın miktarı hakkında bir “savaş”a benzetecek olursanız. İşletme, savaş sırasında kartlarını gizlemeye karar verebilir.

Zira, sigorta şirketi, işletmenin risk durumunu ne kadar fazla anlarsa, primi yükseltmek ya da kapsamı daraltmak için o kadar çabuk, bir neden bulabilir. İşletme, “Bırakalım, sigorta şirketi karanlıkta el yordamıyla yolunu bulmaya çalışsın; böylece prim her halükarda değişmeyecektir” diyebilir.

Şahsen ben, pek çok işletmenin bu konuya gerçekten bu şekilde, işletme risklerinin şeffaflığının primlerin artmasına ve sigorta kapsamının sınırlanmasına yol açtığı şeklinde baktığına inanmıyorum. Bununla birlikte bu iddia, kısa bir süre önce, NARIM Kongresi sırasında , risk yöneticileri, sigorta şirketleri ve şirketlerin sigorta yöneticileri arasında küçük bir tartışmaya vesile oldu. Tartışma konusu olan noktalardan birinin, işletme riskleri hakkında açık olmanın daha düşük primlere yol açacağı şeklindeki tezin karşıtı olduğunu özellikle belirtmek gerekir.

Diyalog başlatmak

Zira sonuç olarak, işletmenin riskleri hakkında bir sigorta şirketi ile diyaloğa girmek aslında kimin için faydalıdır? Dişinizdeki bir dolgunun yerinden çıktığını -ve dolayısıyla delik ve ağrıların oluşma riskinin- olduğunu biliyorsanız, dişçiye gitmek için yılların geçmesini beklemezsiniz, öyle değil mi?

Temeldeki soru, sigorta şirketinin neleri bilmesinin gerektiği, neleri bilmesinin gerekmediğidir. Gerçek şu ki, sigortalıların pek çoğu bu soruya pasif bir şekilde yaklaşıyor. Bunlar, bir sigortacının kendilerine kontrole gelip sorular sormasını beklemeyi tercih ediyorlar. Bu yaklaşım, kötü bir şeyin olmayacağına dair samimi bir güvene dayalı kısmen dürüst nitelikte taşıyan pasif bir yaklaşımdır. Bu türden bir teftiş sırasında sorulan sorular tatmin edici şekilde cevaplanmazsa ya da sorunlara uygun çözümler getirilmezse, bunun nihai sonucu bir prim artışı olabilir ve aslında tek başına düşünüldüğüne bu mekanizmada tuhaf bir şey yoktur. Bu noktada sorulacak soru, sadece yüksek primi mi dert etmelisiniz yoksa kontrol sırasında ortaya çıkan riskler için de endişelenmeli misiniz? Bu kolaylıkla kapsamın yetersiz olduğu ya da boşluklarının olduğu anlamına gelebilir.

Önceden öngörülemeyen riskler

Ayrıca günümüzdeki uygulamalar, bu türden bir tartışmanın, önceden öngörülmemiş olan ya da yeni risklere dair doğrudan sonuçları olmayacağını gösteriyor. Tartışma dosyalanır ve genellikle daha ileri gitmez. Benim gözlemlerime göre sigorta şirketleri de kesinlikle sigortalıları avlama peşinde değildirler; asıl peşinde oldukları şey kazançtır. Pek çok sigorta şirketi, kontrolleri sırasında, örneklem yönteminden faydalanır ya da sigortalanan çıkarın büyüklüğünü, risk türünü ve hasar istatistiklerini temel alır. Bazen sigorta şirketleri “spotları” bir süre belli bazı iş kollarına doğrultur. Riskli iş kolları daha sık ziyaret edilir ve bu da anlaşılır bir şeydir. Örneğin gıda sektöründe geçtiğimiz yıllarda dünya çapında ağır hasarlar oluştu. Bu durumun sigorta şirketlerinin dikkatini çekmesi normaldir.

Kazanılacak şeyler de var

Tecrübeme dayanarak söylüyorum: Kazanılacak şeyler de var. Sigorta şirketleri on yıldan fazla süredir diyaloğa hazır. Sigorta şirketler, risk yöneticisi olgusunun ortaya çıkması gibi nedenler yüzünden, ticari bir tartışmayı başlatmak üzere gizlilik örtüsünü -böyle bir örtünün söz konusu olduğu konularda- kaldırdılar. Risklerin öngörülmesi ve belirli önlemlerin faydaları ve etkileri hakkında tartışma başlatmak isteyen işletmeler artık karşılarında ticari kurumları buluyor. Sigorta şirketleri iyi argümanlara duyarlıdır; bu türden bir tartışmanın prim indirimine yol açtığına sıkça rastlanmıştır. Bu anlamda, şeffaflığın faydasının olabileceğine inanıyorum.

Daha düşük prim, daha iyi koşullar

Bu sayede, sadece risk ve primleri düşürmek suretiyle para kazanmakla kalınmaz, daha iyi bir kapsama ve daha iyi koşullara da kavuşulabilir. Sigorta şirketleriyle diyaloğa giren işletmeler, kontrollerin yarattığı baskıyı azaltabilir. İdari açıdan bu tür bir hafifleme, şirketin iş yerindeki çalışanlarını kuşkusuz mutlu edecektir.

Bunun koşulunun, işletmenin ve risk yöneticisinin önceden ev ödevini yapmış olması olduğunu eklemeliyim. Bu da, önetkin bir yaklaşımı ve aktif varlıklarına, faaliyetlerine ve bunlara ait risklere daha ciddi bir şekilde bakmaya hazır olmayı gerektirir. Çeşitli risk unsurlarına önetkin bir biçimde ve kendi kuruluşundan, daha geniş bir açıyla bakmak suretiyle, çalışma güvenliği, yasa ve kurallara uyum ve sigorta edilebilirlik gibi konular, birbirinden çok farklı olmaktan çıkar ve bilgi ve önlem olanakları verimli bir şekilde kombine edilebilir.

NARIM Kongresi sırasında ayrıca işletme riskleri hakkında şeffaf olmanın sigorta şirketlerinin pozisyonunu güçlendirip güçlendirmediği hakkında da bir süre tartıştık. Bu şekilde (çatışma modeline göre) düşünmek istiyorsanız, bu sorunun cevabı sizin için evettir. Bilgi gerçekten de güç demektir. Aynı zamanda gerek sigorta şirketi, gerekse de sigortalanan için iyileştirici bir etkisi vardır. Risklere ve önlemlere bu anlamda olgun bir şekilde bakmak iyi girişimcilikle ilgili bir meseledir.

Yerel ofisler

ULUSLARARASI

Ron de Bruijn

Amsterdam
The Netherlands
+31 85 043 79 40
[email protected]

AMSTERDAM

Tom de Nooij

Amsterdam
The Netherlands
+31 85 043 79 40
[email protected]

ISTANBUL

Özlem Emgen

İstanbul
Türkiye
+90 533 21 12 051
[email protected]

KRAKOW

Leszek Golachowski

Krakow
Poland
+48 663 336 844
[email protected]

JOHANNESBURG

Chris Brits

Johannesburg
South Africa
+27 83 456 7424
[email protected]

SIDNEY

Janet Short

Coal Point (Sidney)
Avustralya
+61 (0)49 3868111
[email protected]

Scroll to top